İddiaya Dayalı Nafaka Miktarı

Yürürlükteki yasayla nafaka yükümlüğü konusunda kadın erkek arasındaki ayrım kaldırılmış, aile yaşamında kadın ve erkeklerin eşitliği ilkesine dayanan yeni düzenleme yaşama geçirilmiştir. Ancak Yargıtay 2.HD 7.6.2004 günlü 6597/7035 sayılı kararında koca çalışabilecek durumdaysa, çalışmasına engel fiziksel bir hastalığı yoksa yararına tedbir nafakası verilemez denilmektedir. 2002 yılından önce yürürlükte olan Medeni Kanunumuzda koca aile birliğinin reisi sayıldığı için eşinin ve çocuklarının geçiminden sorumluydu.

Tedbir Nafakası ve Eşlerin Ekonomik Durumu

Eşlerin ekonomik durumu, nafaka miktarının belirlenmesinde önemli bir faktördür. Kadının düzenli ve yeterli bir gelire sahip olması durumunda, tedbir nafakasına hükmedilmeyebilir. Ancak, bu durum her zaman geçerli değildir ve Yargıtay'ın farklı içtihatları bulunmaktadır.

Tedbir Nafakasının Hakkaniyete Uygun Belirlenmesi

Nafaka miktarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesi ön plandadır. Eşlerin birliğin giderlerine katılma konusundaki güçleri ve ekonomik durumları dikkate alınarak adil bir nafaka tespit edilir. Bu, her iki eşin de haklarının korunmasını sağlar.

Hukuk Genel Kurulu Kararları ve Kanun Hükümleri

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararları, nafaka miktarının belirlenmesinde önemli bir rehber oluşturur. Mevcut kanun hükümleriyle uyumlu olarak, eşlerin ekonomik durumları ve birliğin giderlerine katılma güçleri göz önünde bulundurulur.

Yürürlükteki Medeni Kanunumuza göre eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar. Yargıtay 2. HD’nin 24.10.2005 tarihli 12100 esas/14640 karar sayılı hükmüne göre kadının çalıştığı, düzenli ve yeterli gelirinin bulunduğu gelirinin eşinin gelirine yakın olduğu hallerde kadın için tedbir nafakasına hükmedilemez. Bu içtihadın karşıtı olan içtihatlar da vardır. Örneğin Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 13.9.2005 tarihli 2005/8309 e,2005/8494 karar sayılı hükmünde: “davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması davalıyı tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece “hakkaniyet” ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK m.4) denilmekte olduğu gibi, Yargıtay 3. HD 10.11.2008 günlü 2008/17986 esas, 2008/19075 karar sayılı hükmünde de: “TMK 186/son maddesine göre; eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir. Ayrı 62 Doğan yaşama hakkı bulunan eşin çalışıyor olması, maaşının ve malvarlığının bulunması tedbir nafakası verilmesine engel değildir. Halen evlilik birliği devam ettiğine göre, ayrı yaşamaya haksız olarak sebebiyet veren eş tedbiren nafaka vermekle yükümlüdür” denilmektedir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 11.05.2005 günlü 2005/2-305 esas, 2005/338 karar sayılı hükmünde yürürlükteki Medeni Kanunumuzda; eşlerin evlilik birliğinin giderlerine katılma konusunda eşitlik ilkesinin öngörüldüğünü anımsatarak “somut olayda davacı kadının hemşire davalı ise pratisyen hekimdir.

Tarafların evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında katılması gerektiğine, davacı kadın ile oturan müşterek çocuk için tedbir nafakası hükmedilmiş olmasına ve davacının düzenli geliri bulunmasına göre davacı lehine tedbir nafakası hükmedilmesi yasanın açık hükmüne aykırılık teşkil eder” denilmektedir.

SORULAR

TÜMÜNÜ GÖR
BİZE SORUN
CAPTCHA
Başa Dön