Delillere Dayalı Nafaka Miktarı

Boşanma veya ayrılık davalarında tedbir nafakası verilirken kusur durumu göz önünde tutulmamalıdır. Yani tedbir nafakası isteyen tam kusurlu olsa bile lehine tedbir nafakasına hükmetmek gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2.11.2011 günlü 2011/2-533 esas, 2011/670 karar sayılı hükmünde; “hâkimin davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, mallarının yönetimine ilişkin geçici önlemleri, bu konuda talebin varlığı aranmaksızın, resen alması gerekir. Bu geçici önlemlerden birisi de tedbir nafakasına hükmedilmesidir. Tedbir nafakası, talebe bağlı olmaksızın (re’sen) takdir edilir ve geçici bir önlem olarak davanın başından itibaren, karar kesinleşinceye kadar hüküm altına alınır. Dolayısıyla, tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerekir. Bu aşamada tarafların kusur durumu belirlenmediğine göre verilecek kararda kusur bir ölçüt olarak alınamayacağı gibi, sonuçta nihai karar verilirken kusur durumunun belirlenmiş olması da tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da ödenenlerin geri alınmasını gerektirmez. Zira tarafların “kusur durumu” hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili unsur değildir. Dahası kanunda, hâkimin geçici bir önlem olarak tedbir nafakasına hükmedebilmesi için, tarafların kusurlu olup olmamaları bir unsur olarak yer almamakta; hangisinin daha az ya da çok kusurlu olduğunun belirlenmesi yönünde bir koşul da öngörülmemektedir” denilmektedir. Ancak Yargıtay’ımızın karşı yönde görüşleri de vardır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 07.04.2005 günlü, 3611-5595 esas ve karar sayılı hükmünde; “boşanmaya neden olan olaylarda başka erkeklerle ilişki kuran kadın daha ziyade kusurludur. Davalı lehine tedbir ve yoksulluk nafakası verilmesi doğru değildir” denilmektedir. Yargıtay sadakat kuralına karşı çok duyarlıdır. Genel olarak tüm davalarda “her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir ilkesi” uygulanırken Yargıtay’ımız dava dilekçesinde somut olaylar içinde bildirilmeyen ve boşanma davası devam ederken ve hatta bazen Yargıtay aşamasında bildirilen sadakat kuralına aykırı eylemin görülmekte olan davada değerlendirilmesi gerektiği kanısındadır. Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki usul düzenlemelerinin Yargıtay’ımızın yorumunu etkilemektedir. Türk Medeni Kanununun Düzenlemelerine Göre Tedbir, Yoksulluk ve İştirak Nafakası tedbir nafakasını boşanma ya da ayrılık davası açıldığı tarihten itibaren ara kararıyla vermek gerekir. Yani istek tarihi önemli değildir. Boşanma davasına karşı dava açılmışsa ya da sonradan açılan dava ilk açılan dava ile birleştirilmişse, tedbir nafakasına ilk açılan dava itibariyle hükmetmek gerekir. Tedbir nafakası her an doğup işleyen bir alacak niteliğindedir. Bu nedenle önce tedbir nafakası istemeyen taraf, istediğini bildirirse ve koşulları varsa istek tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilir. Boşanma veya ayrılık davasında verilen tedbir nafakası bu davalara ilişkin kararların kesinleştiği tarihten itibaren sona erer. Tedbir nafakasının bağımsız bir dava olarak açılması da mümkündür. Tutuklu, hükümlü, işsiz veya akıl hastası olan eşin başka bir geliri, paraya çevrilecek malvarlığı varsa tedbir nafakası vermekle yükümlüdür.

SORULAR

TÜMÜNÜ GÖR
BİZE SORUN
CAPTCHA
Başa Dön