Evlilik Birliğinin Korunması Kavramı

Aile toplum hayatında çok önemli bir yer işgal etmiş ve Devlet tarafından özel olarak korunması gereksinimi duyulmuştur. Evlilik birliğinin korunması, eşlerin evlilik birliği içerisinde karşılaştığı sorunların çözülerek evliliğin sona ermesinin önlenmesi ve devamının sağlanması konusunda yapılan çalışmalardır. Bu çalışmalar devletin aileye müdahalesi ilkesine dayanır ve gerekçesini Anayasanın 41. maddesinden alır. Bu politikalar, hükümet programlarında, kalkınma planlarında aile kurumuna yer verilip ihtiyaçlarının sağlanması, çeşitli sosyal hizmetler sunulması, aile planlaması, aileye yönelik sağlık hizmetleri sunulması, aileyi korumaya yönelik gerekli kurumların kurulması şeklinde kendini gösterdiği gibi, hukuki yönden de aileyi koruyucu kanuni düzenlemeler yapılması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Devletin aileye müdahalesinin bir sınırı çizilmiş değildir. Öyle ki yeri geldiğinde aile planlaması yapılmakta, ana babanın tedip hakkının ölçüsünü kaçırdığında çocuğu ana babadan alıp yatılı kurumlara yerleştirebilmektedir. Devletin aileye müdahalesinin sınırı, Anayasamızın İkinci Kısmındaki Temel Hak ve Hürriyetler ile Kişi Hak ve Hürriyetleri bu alandaki uluslararası sözleşmeler olmalıdır. Burada korunan evlilik kanunun aradığı şekle uygun olarak yapılan evliliktir, yoksa resmi nikâha dayanmayan birliktelikler, bu korumadan yararlanamaz. Bir başka deyişle yok hükmünde olan evlenmeler hiçbir zaman bu korumadan yararlanamazlar. Ancak evlilik mutlak butlanla geçersiz ise, hâkim kararıyla iptal edilene kadar geçerli bir evliliğin bütün hukuki sonuçlarını doğuracağından korumaya yönelik hükümler bu evliliklere de evlilik iptal edilinceye kadarki aşamalarına uygulanır. Aile, içinde yaşamakta olduğu toplumun temel taşıdır. Zira toplum, aile dediğimiz sosyal ünitelerden meydana gelen insan topluluğudur. Toplumun sağlıklı bir şekilde gelişmesi, ancak aile kurumunun sağlam temellere oturtulmasına bağlıdır. Evlilik birliği, birliği oluşturan kişilerin varlığı olmaktan çok toplumun malıdır. Zira toplumu teşkil eden aileler ne kadar sağlam olursa, toplumda o kadar sağlam olur. Devlet çıkardığı kanunlarla evlilik birliğini koruma altına almıştır. Ailenin bu vazgeçilemez önemi ve işlevi nedeniyle evlilik birliğinin korunması büyük bir öneme sahip olmaktadır. Evlilik birliğinin korunmasında bazı ilkeler göz önünde tutulmak zorundadır. Bu ilkelerden ilki, hâkimin menfaatler dengesini göz önünde tutması ilkesidir. Evlilik birliğinin korunmasında, eşlerin bireysel menfaatleriyle ile evlilik birliğinin sürdürülmesi arasında bir karşılaştırma yapılır. Hâkim, menfaatler dengesini göz önünde tutarak bir karar vermelidir. Diğer bir ilke, eşler arasında mutlak eşitliğin bozulmaması ilkesidir. Yeni Medeni Kanunu’nun, aile hukukunda kadın-erkek 29 TMK 156/II fıkrası: “Mutlak butlan halinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur” eşitliğini bozduğu iddia edilen hükümlerin hiç birine, evli kadınların kocaya karşı koruma amacına yönelik olup olmadığına bakılmaksızın, yer vermemiş böylece eşler arasında eşitliği tam anlamıyla sağlamıştır. Diğer bir ilke, ancak eşlerin istemi üzerine hâkimin müdahalede bulunabilmesi ilkesidir. Gerçekten Medeni Kanun’un 195. maddesinin 1. fıkrasına göre, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Ancak bu ilke, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’da geçerli değildir. Bu Kanun’da Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bildirmesi üzerine re’sen gerekli tedbirleri alma yetkisi hâkime verilmiştir. Eşlerin evlilik birliği devam ederken uymak zorunda olduğu yükümlülükler “Evliliğin Genel Hükümleri” başlığıyla TMK 185. madde ve devamında düzenlenmiştir. Bu yükümlülükler sınırlayıcı olmamak üzere kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir. 

SORULAR

TÜMÜNÜ GÖR
BİZE SORUN
CAPTCHA
Başa Dön